Romantik Şehir Önerisi
Santorini, Bath, Edinburgh ve Brugge tek başınıza gitseniz dahi karşınıza çıkacak ilk kişiye aşık olacakmış gibi hissettiren şehir ve adalardandır. Üzülerek itiraf etmem gerekir mi hiç birine sevgilimle gitmedim. Siz de bu hataya düşmeyin diye bu yazıyı yazma gereği duydum. Hepsinde romantikliğe büründüm. Romantik olmadığım halde keşke sevgilim olsaydı bile dediğim anlar oldu. Bu mekanların mimarisi, doğası ve renkleri melankoliktir. Şehre adım attığımda zıplamak ve dans etmek istemiyorum. Tam tersi sessiz ve dingin bir hal alıyorum.
Santorini
Mavi/beyaz evleri ve kalp durduran manzaralarıyla Yunan adalarının en güzellerinden biri Santorini ’ye vardığımda yamacın tepesinde bir kafede oturup sevdiğimle soğuk kahve yudumlamak istemiştim.
Liman tarafından adaya geldiyseniz geminiz uzakta demir atacaktır. Ulaşım tender botlarla sağlanıyor. Adada büyük gemilerin yanaşabileceği bir liman bulunmuyor. Bu da Cruise turları için bir problem. İstediğiniz zaman gemiye girip-çıkamıyorsunuz. Tender botlarınızın kalkış saatlerine dikkat etmelisiniz.
Romantik Şehir
Limanın olduğu bölge Fira’dır. Alışveriş ve fotoğraf için ideal bir yer. Muhteşem manzaralar sizleri bekliyor. Otobüs durağı yürüme mesafesindedir. 20 euroya atv veya smart marka cabrio arabalardan kiralayabilirsiniz. Şuraya gitmelisiniz demek güç. Fira’da yürüyerek alışveriş yapmanız ve bir şeyler atıştırmanız yeterli. Her noktanın manzarası ayrı güzelliğe sahip.
Fira birkaç saat içinde gezilecek kadar küçük. Bu sebeple otobüs durağından 1.60-1.80 euro arası değişen ücretlerle diğer bölgeler gidebilirsiniz. Güneşin batışıyla ünlü Oia bunlardan biridir. Ben göremedim. Sevgiliniz yanınızdaysa kaçırmayın derim. Kuzenimle olduğum için Akrotiri seçmek bizim için kaçınılmaz olmuştu.
Brugge
Benelux turum içerisinde Brugge şehrine uğrama şansım oldu. Tabi yine arkadaşlarla beraber olduğum için sadece Amsterdam’ın hayalini kuruyordum. Orta Çağ mimarisinin en güzel örneklerinden, faytonların cirit attığı, nehirle çevrili bu şehirde sevdiğinizi yanınıza alıp isminin baş harfinden kocaman bir çikolata hediye etmek istemez misiniz?
Edinburgh
İskoçya’nın başkenti festivaller şehri Edinburgh kapalı havası, İskoç ulusal kıyafetli erkekleri (etek değildir) ve müzeleri ile kendine aşık eder. 2008 yılında Fringe Festival zamanına denk gelen tatilim boyunca tektim.
Şehir Old Town ve New Town diye ikiye ayrılır. Eski şehir Kale ile saray arasındaki eğimli yoldur. Edinburgh Kalesinden başlayarak Holyroodhouse Sarayı’ na kadar inen yürüme yolu sıkılmadan onlarca kez inip-çıkabileceğiniz bir sokak. Eski ve tipik mimarisi içinde çok sayıda kafe, müze ve hediyelik eşya dükkanı göreceksiniz. Yeni taraftaysa çok sayıda mağaza var Sultanahmet ve Nişantaşı’ nın bir birini takip eden iki sokak olduğunu hayal edin. New Town şehrin modern tarafı karşınıza çıkacaktır.
Fringe Festivali’ nde farklı ülkelerden gelen sanatçılar neşeli, heyecanlı ve tehlikeli şovlarını ücretsiz bir şekilde sunar. Gösteri şehrin belirlenmiş bölgelerinde yapılır. Her şovmen gösterisini yaptıktan sonra diğer bölgeye geçerek gösterisini tekrarlar. Bir şov 20 dakikadır. Sahneden ayrılmadan şapkalarını uzatarak bahşiş toplarlar.
İskoç halkının kendine özgü bir kıyafeti var. Biz bunu etek diye nitelendirsek de bu olayı basite indirgemek olur. Bu etek değil keltdir. Günlük hayatta giyilen bir kıyafet değil. Özel günlerde kullanılır ve fiyatları pahalıdır. Tartan adında desenlerden oluşan etekler bulunur. Her model ayrı bir klanı temsil eder. Edinburgh küçük ve sempatik bir şehirdir. Çocuk müzesinden dünyanın en ünlü ressamlarının eserlerinin bulunduğu sergilere, hızlı gece hayatından şirin kafelerine ölmeden önce görmeniz gereken farklı seyahat durağıdır.
Yanınıza sevdiğinizi alın ve festivale dalın…
Bath
Çok bilinmeyen ama enteresan mimarisi, yeşillikleri ve hamamı ile ünlü Bath şehrini de yalnız gezdim. Romantik, balayınızı geçirebileceğiniz bir muhteşem bir şehir. Aşık olabileceğiniz veya sevdiğinize evlenme teklif edebileceğiniz her yerinden duygusallık akan küçük kent aslında çok bilinmez. Çok duyulmamış fakat gerçekten de 2 günü dolu dolu yaşayabileceğiniz huzur dolu yer. Özellikle Stonehenge’ e yolun düşerse buraya da uğramalısınız.
Şehirde bir Roma Hamamı (spa merkezi-Roman Bath) bulunmaktadır. Harika bir mimari Bath’ın merkezinde, kilisenin(Bath Abbey) yanında yer almaktadır. Ücretli olarak burayı ziyaret edebilir, suyun kaynağını görüp, kaynaktan gelen suyu içebilirsiniz(tadı çok kötü). Avon nehri üzerinde Pulteney köprüsü yer almaktadır. kendinizi İtalya’da hissedebilirsiniz. Bu nehrin kenarında kahve içebileceğiniz küçük bir kafe yer almaktadır.zamanına
Royal Crescent : 18. YY da John Wood tarafından yapılmış binayı ve önündeki parkı mutlaka görmelisiniz. Süs havuzları, mimari ve dükkanları ile çok şık bir görünümü vardır.
Ünlü Yazar Jane Austen Centre: Aşk ve Gurur, Emma gibi kitapların yazarı Austen bir dönem Bath’ da yaşamıştır. Burası birçok romanına esin kaynağı olmuştur. Burada yaşayıp da aşık olmamak, aşkını da yazıya dökmemek mümkün değil! Şu an yaşadığı yer müzedir ve ücretli olarak ziyarete açıktır.